4 Ekim 2010 Pazartesi

KILIÇDAROĞLU İLKESİZ (Mİ?)

KILIÇDAROĞLU İLKESİZ (Mİ?)

CHP Genel Başkanı Sy.Kılıçdaroğlu’nun 27.9.2010 günü Star TV’de Uğur Dündar ile söyleşisi zihnimizde “acaba ilkesiz mi” olduğu sorusunu uyandırmıştır.12 Eylül 2010 günü halk oylamasında Anayasa Paketine hayır denmesi gerektiğini “yalın kılıç” savunan sy.Kılıçdaroğlu, nasıl oluyor da, değişen o Anayasa’nın TBMM’inde yeniden hem de bir hafta içinde hazırlanması amacıyla “uzlaşma” çağrısında bulunabiliyor?

Halk oylamasıyla yürürlüğe giren bu yeni Anayasa, hukuku siyasal erke bağımlı duruma sokmuş ve kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmıştır. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesi, siyasal iktidara yani AKP iktidarına bağımlı hale getirilmiştir. TBMM’inde yeniden hazırlanacak Anayasa değişikliği bu durumu düzeltecek, yeniden kuvvetler ayırımı ilkesini öngörecek ve hukukun bağımsızlığını güvence altına alabilecek mi? Yani, referandum iptal edilmiş
olacak mı? Bu soruların olumlu yanıtı söz konusu olmayacağına göre, Referandumda “Hayır” bu kez , sy. Kılıçdaroğlu tarafından “Evet”e dönüştürülmüş mü olacaktır. Anayasa paketini temel alan uyum yasaları AKP’ tarafınfan hazırlanmakya iken!

CHP ve onun genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Referandum ile değişikliğe uğrayan ve kuvvetler ayırımını ilkesini yok eden bu Anayasa değişikliğine TBMM’inde de karşı çıkmalıdır. Tersine, o değişikliği “olup bitti” kabul ederek yeni bir Anayasa hazırlanması için AKP ile uzlaşma yolları araması yanlıştır, bağılanamaz hatadır. Neden? Çünkü, Referandumla değişime uğrayan bu aksak Anayasa’nın özellikle Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu siyasal iktidardan bağımsız duruma indirgemek artık olanaklı değildir. Sy.Kılıçdaroğlu, TBMM’inde de “Hayır” demeyi sürdürmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, “Çankaya-Hükümet” ekseninde oluşacaktır. İki daireye bölünecek. Ve demokrasinin gereği imiş gibi herkes Anayasa Mahkemesine başvuracak ve bu Yüce Mahkeme, dava dosyaları arasında “İlçe Mahkemeleri”ne dönüşecek. HSYK’da Adalet Bakanı ve Müsteşarı hala yetkinliğini ve egemenliğini sürdürecek siyasal iktidarın uygun bulmadığı bir konu gündeme giremeyecek.

Sormak gerekir: Sy. Kılıçdaroğlu, hukuku paketleyen Anayasa Paketi’ne neden hayır denmesi gerektiğini bilmeden mi “Hayır” denmesini istiyordu? Referandumda “Hayır” dediği Anayasa,
TBMM’inde “Evet” diyeceği biçimde değişebilecek mi? Hayır değişmeyecek. AKP ve onu yöneten Başbakan R.T.Erdoğan, Referandumda aldığı sonuçtan geri döner mi? Anayasa Paketi, yalnız hukuku paketlemiyor, Mustafa Kemal’in Cumhuriyetini de paketlemeyi amaçlıyor.

27.9.2010 günlü Star TV’de Uğur Dündar’ın “ AKP ile koalisyona girebileceğiniz söylentisine karşı ne düşünüyorsunuz” sorusuna da verdiği yanıt CHP’nin geleneğiyle ve ilkeleriyle bağdaşmıyordu. Demirel’in “Demokrasilerde çare tükenmez” sözüne sığınarak verdiği yanıt, kendisinin meydanlarda “yalın kılıç” kükreyerek R.T.Erdoğan ve sorumlu Hükümet üyelerini Yüce Divan’a
göndereceği vaadini nasıl gerçekleştirecek ve kendisiyle birlikte CHP’yi AKP’nin suç ve sorumluluk ortağı durumuna sokmuş olmayacak m?

Uzlaşma kavramının her zaman tek yanlı işlediğini unutmuş görünüyor sy.Kılıçdaroğlu. Kendisi CHP ile birlikte AKP ile uyuşabilir, fakat, AKP, asla uyuşmaya yanaşmaz. Uyuşursa kendisini yadsımış olur. AKP’nin ilke, yöntem ve karar ve uygulamalarına karşı çıkabilir, eleştirebilirsiniz ve fakat asla bir milim döndüremezsiniz. Onlardaki bu tutarlılığı ve disiplini sy.Kılıçdaroğlu fark etmemiş görünüyor. Keşke CHP de benzer tutarlığını gösterebilse.

Bir siyasal parti, kendisinin ilkelerine gerçek anlamda sahip çıkıyorsa, o ilkelerden “iktidar” uğruna ödün vermemelidir. İlkelerden ödün vermek oportunizm’dir. Türkiye, içerden ve dışardan ihanet çemberiyle kuşatılmıştır. Etnik bölünme sürecini yaşamaya başlamış, iç şavaşın eşiğine sürüklenmiştir. Ulusal geliri kadar dış borç yükünü geri ödeyemez durumdadır. Coğrafyasına sahip çıkmanın sorunlarını yaşama sürecine itilmiştir. Ilımlı Islam devleti cüppesini sırtına giymek üzeredir. Reel ekonomisi çökertilmiştir. Bütçesi sürekli açık veren, ürettiğinden daha çoğunu tüketen toplum ve devlet yapısı, tam bağımsızlığını koruyamaz düzeylere tırmanmıştır. Bu durumun son sorumlusu AKP’dir. O partiyle Kılıçdaroğlu ve genel başkanı olduğu CHP nasıl uzlaşacak? Böylesi bir uzlaşma ülkeye hangi felaket getirecek, Kılıçdaroğlu farkında değil mi? CHP’nin ilkeleri ona taban tabana zıt ilkelerle uzlaşabilecek kadar sanal, yapay, eğreti mi? Bir siyasal partinin ilkeleri ve programı , halkın çıkarlarından yana, o çıkarları korumaya yönelik, ulusa geleceğin aydınlığını sağlayacaksa, “uzlaşma” denilen oportunizme açılamaz, açılmamalıdır.

Saygılarımla.
Dr.Ali Nejat Ölçen
4.(XV) ve 5.(XVI) Dönem İstanbul milletvekili, araştırmacı yazar.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesidir.


Kaynak: aydinlik-gelecek-hareketi@googlegroups.com

2 yorum:

  1. Sayın Merki,
    Gözlemlemek gerekiyor uzlaşıcı olmasının sebebide hümanistliğinden kaynaklanıyor olabilir. Sanmıyorum ilkesiz olacağını.
    Sevgi ve saygılar

    YanıtlaSil
  2. Sevgili üstadım,
    Umarım düşünceleriniz doğrudur. Referandum sırasında ne yazık ki gündemi saptırıcı açıklamalarla bizlerin zihninin bulanmasına yol açtı. Saygılar sunuyorum.

    YanıtlaSil