3 Aralık 2010 Cuma

DİKMEN VADİSİ GEZİSİ

Yaşadığımız kenti ne kadar tanıyoruz? Bu soruyu kendinize hiç sordunuz mu? Ya da sordu iseniz üzerinde hiç düşündünüz mü? Günlük yaşantımızda eğer bir işte çalışıyorsak birkaç belli başlı semt dışında şehrin diğer semtlerini hiç kullanmayız, caddelerini sokaklarını bilmeyiz bile. Mesaili işiniz yoksa ancak zaman zaman evden çıkar ya şehrin ana caddelerini dolaşır ya da bazı büyük alışveriş merkezlerinde kalabalığa karışırız. Oysa yaşadığımız şehrin gidip gelmediğiniz, bilmediğiniz o kadar çok yeri var ki. Tesadüfen oradan geçseniz çevreye yabancılaşırsınız ya da çekingenlikle tedirgin olursunuz.

İşte yaşadığım Ankara’da da bunca sene (dile kolay tam 36 sene) gidip gelmediğim, ismini bilmeme rağmen gitmeyi düşünmediğim o kadar çok semti, caddesi, sokağı var ki.
 “Ankara Gezginleri” internet ortamında bir araya gelmiş, daha sonra bazı etkinliklerde buluşmuş ama daha çok, gezi, anı paylaşımları yapılan bir grup. Yaklaşık kayıtlı 500 civarında üyesi var. Günlük bilgi paylaşımı ile sadece izleyerek dahi pek çok konuyu öğreniyorsunuz.



Grup zaman zaman temalı Ankara gezileri yaparak şehri tanımaya ve tanıtmaya gayret ediyor.



Kasım ayında mesaj paylaşımı ile kentte bir yürüyüş gezisi planı doğdu ve kısa bir görüş alışverişinden sonra 27 Kasım Cumartesi günü “Dikmen Vadisi”nde bir yürüyüş planlandı. Şehrin artık neredeyse merkezinde ve Dikmen Deresi’nin zaman içinde kuruması (ya da kurutulması) ile vadi içinde gecekondu yapılaşması meydana gelmiş. Son zamanlarda rant ekonomisine boyun eğen vadi halen spekülatörlerin yağması ile kısmen yapılaşmaya başlamış durumda.

Derenin daha çukurda kalan ve Dikmen-Ayrancı semtleri arasında kalan kısmı Büyükşehir Belediyesi’nin kamulaştırmaları ile büyük ölçüde insan yerleşiminden arındırılarak yamaçlar toplu konuta açılıp, çukurda kalan bölümlerde, derenin cılız suyu ile sunilikten kurtulamamış bir park haline getirildi.
 Ancak vadinin üst kısımları hala derbeder, perişan vaziyette.



Çankaya Oran semtinde bulunan Panora AVM’nin önünde 17 kişi olarak Ankara Gezginleri belirlenen gün ve saatte bir araya geldi. Geziye sonradan kalan 3 kişi ile 20 kişi yürüyüşümüzü gerçekleştirdik.


Neredeyse birbirini hiç tanımayan grup kısa bir tanışmadan sonra birlikte grup resmi aldıktan sonra gezimize başladık.



Panora’dan güneydoğu istikametinde gezimiz Umman Sultanlığı Elçilik binası önünden yamaç aşağı inerek vadiye girdi. Vadi başlangıcında, zamana ve insana direnen dikmen deresinin küçük kaynaklarından birisini görmek bizi sevindirdi.

Ülkemiz dışına çıkanların ve benim en hoşuma giden konulardan birisi olan, şehrin içinden geçen dere ve ırmakların korunması ne yazık ki ülkemizde rant uğruna terk edilmiş. Ne yazık ki Ankara’mızın korunmuş neredeyse hiçbir deresi kalmamış durumda. Bu küçük kaynağın korunması, ileride yeniden Dikmen Deresine hayat vermesini dilemek dışında yapacağımız çok bir şey yok.
 Sağımızda, Dikmen köyü zamanından kalma bir mezarlık, henüz yok edilememiş. Bol ağaçlarıyla bir vaha görünümünde

Vadinin içi ne yazık ki perişan durumda. Modern şehirden sonradaki gecekondular size bir anda şehirden çıkıp bir köye girdiğiniz izlenimi veriyor. Ancak pek çok ev boşaltılarak yıkılmış durumda. Tapu sahipleri ellerini ovuşturarak yapsatçı müteahhitleri bekliyor.


Direnen bazı gecekondu halkı, bir dernek çevresinde örgütlenerek açtıkları bir binada, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kendilerini yap saçtı zihniyete teslim etmesine karşı direniyorlar.



Vadini ortaları terkedilmiş ve sel artığı pek çok atık ile kirli ve perişan vaziyette. Çevrede bazı çöp toplayıcılar, kağıt, plastik şişe gibi topladıkları malzemeleri istifliyorlar.



 Vadinin aşağı kısımları yeniden yapılanma ile oluşturulan suni derenin çevresinde yeşillik ve parklar, yürüyüş yolları ile donatılmış.



İlkellik ve modernizmin bu kadar çarpıcı bir şekilde bir araya gelmesi insanı etkiliyor. Ancak İlkellikte az da olsa var olan doğallık ne yazık ki modern düzenlemede yok. Sanki bir şeyler eksik gibi. Nasıl diyelim, ruh kazandırılamamış…









Hava karardığında 6.100 metre olarak google’da hesaplanan yürüyüş yolumuzu 2,5 saatte tamamladığımızı ve yorulduğumuzu hissedince vadinin bitimindeki “Hasbahçe Restoran”da verdiğimiz çay molası ile yorgunluğumuzu attığımız gibi genel bir değerlendirme ile her şeye rağmen güzel bir gezi yaptığımız noktasında birleştik. İleride başka buluşmalarda karşılaşma dileğiyle gezimizi noktaladık.
(FOTOĞRAFLAR KONUSUNDA TÜM ANKARA GEZGİNİ ARKADAŞLARIMA TEŞEKKÜR EDERİM)

3 yorum:

  1. evet sordum..Yaşadığımız şehri az tanıdığımı gördüm.Turistlerin akın akın gelip keşfettiği güzelim yeleri ,tam da içindeyken keşfetmemişim meğer..Hiç bir şey için geç kalınmış sayılmaz ama di mi..Fotoğraflarınıza imrenerek baktım..Teşekkürler paylaşımınız için..

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Mehmet Bey;
    "Bloglardan Seçmeler" bloğunda Dikmen Vadisi gezinizle ilgili yazı ve fotoğraflarınız yayınlanınca bloğunuzu ziyarete geldim
    ben Vadi'ye 5 dakikalık mesafede oturuyorum
    sanırım sizin fotoğrafladığınız yerler Dikmen Köyü denilen ve en en yukarılarda olan kısımlar ve henüz Vadi'nin tamamlanmamış etapları olsa gerek

    tanıtımınızın güzel yapılmadığı düşüncesindeyim naçizane...

    rica etsem bir de benim objektifimden yansıyanlara bakar mısınız lütfen

    http://yigitkartal.blogspot.com/2010/11/dikmen-vadisi-2010-sonbahar-kreasyonu1.html

    http://yigitkartal.blogspot.com/2010/11/dikmen-vadisi-2010-sonbahar-kreasyonu2.html

    http://yigitkartal.blogspot.com/2010/11/dikmen-vadisi-2010-sonbahar-kreasyonu3.html

    http://yigitkartal.blogspot.com/2010/11/dikmen-vadisi-2010-sonbahar-kreasyonu4.html

    güzellikleri de yansıtmak gerek diye düşünüyorum

    saygılar...

    YanıtlaSil
  3. Dikmen de diğer ankara semtleri gibi deresizleştirilen yerlerden.
    Bir zamanlar bağları meşhurdu.

    YanıtlaSil