14 Haziran 2011 Salı

KABAHATİN ÇOĞU SENİN CANIM KARDEŞİM

(12 Haziran'ı değerlendirmek isterdim. Bazı forumlara kısa notlar yazdım. Ama henüz çok yakın bir geçmiş olduğu için değerlendirmeleri belki çok sağlıklı yapamayacağımı gördüm. Blogda da yaşadığımız güncel olaylara uzak kalmakta bana biraz ters geldi. Ne yazayım derken büyük usta aklıma geldi. O zaten zamanında diyeceğini demiş, bana sadece aktarmak ve size hatırlatmak düştü.)
Akrep gibisin kardeşim,

korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!


Nazım Hikmet

(Unutmayalım tehlike kaybedince değil vazgeçince başlar...)

2 yorum: