23 Haziran 2015 Salı

SULTAN 2. BAYEZID KÜLLİYESİ SAĞLIK MÜZESİ (EDİRNE SAĞLIK MÜZESİ)

Edirne’de görülmesi gereken yerler arasında 2. Bayezıd külliyesi ve şifahanesi baştan gelen mekanlardan birisidir. Zamanında darüşşifa ve tıp medreseleri olarak kullanılan yapılar halen Trakya Üniversitesi bünyesinde müze haline getirilmiş durumda. Trakya Üniversitesi’nin bu önemli yapılara sahip çıkmasının altında, Edirne’nin yükseköğretim ve tıp tarihine sahip çıkması yatmakta. Çünkü 1488 yılında hizmete giren bu külliyenin medresesi döneminin temel tıp bilimlerinin öğretildiği bir üniversite konumundaydı, hastanesi ise bu öğrencilerin uygulama yaptıkları yerdi.
Külliye içinde 1488'den beri yer alan darüşşifa (hastane), 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'na kadar aralıksız 400 yıl boyunca önceleri her türlü hastaya; sonraları sadece ruh ve akıl hastalarına hizmet vermiş bir sağlık kuruluşudur. Geçmişte hastalarının müzik, su sesi ve güzel kokularla tedavi edildikleri bu tarihi mekân, 1997 yılından bu yana Trakya Üniversitesi tarafından sağlık müzesi olarak düzenlenmiş, 2000 yılında Darüşşifa'nın Şifahane kısmı Ruh Hastalarını Readaptasyon Derneği'nin katkılarıyla Psikiyatri Tarihi Müzesi haline getirilmiştir. Ayrıca Külliyenin bir parçası olan ve darüşşifanın yanında yer alan tıp medresesi de 2008 yılında müzenin 15. yüzyılda tıp eğitimini sergileyen bir bölümü olarak hizmete açılmıştır.
Darüşşifa ve Tıp Medresesi hakkında genel bilgiler:

Darüşşifa ve bitişiğindeki Tıp Medresesi, II. Beyazıt'in 1484 yılında Akkirman seferlerinden elde ettiği ganimet gelirleri ile 1484-1488 yılları arasında yaptırılan külliyenin birer parçası. Darüşşifa'da tedavi hizmeti ücretsiz verilmekteydi. Medresede okuyan öğrenciler, darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetiştirilmekteydi. Külliye'nin kuruluş amacı, dönemin en önemli şehirlerinden ve 2. başkent konumundaki Edirne'yi bir daruşşifaya (hastane) kavuşturmak ve aynı zamanda İstanbul'daki Fatih külliyesinden sonra Edirne’de de bir külliye kurma ihtiyacı oluşudur. Geniş amaçlı düşünülen, Külliyedeki diğer üniteler ise hastane hizmetini doğrudan veya dolaylı olarak tamamlayan sosyal, kültürel ve dini nitelikteki yapılardır. Bu külliyede ana yapı darüşşifadır. Darüşşifada hekim yetiştirilebilmesi için dönemin temel bilimlerini öğreten birde Medrese-i Etıbba yani tıp medresesi kurulmuştur. Teorik ve pratik yönden birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki ünitenin günümüzdeki adı Tıp Fakültesidir. Medresede okuyan öğrenciler, darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetişmektedirler. Bu, dönemin yetişme anlayışı olan usta - çırak sisteminin bir uygulamasıdır. Külliye, hastanesi, tabhanesi ve imaret aşhanesi ile günümüz anlayışına uygun bir Sağlık ve Sosyal Yardım Kurumlarıyla bütünleşmesi halinde amaca ulaşacağı görüşü hakimdi. Tüm yapılar topluluğunun 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilmesi ise imparatorluğun ekonomik ve teknik gücünün bir göstergesidir.
1850’li yıllardan sonra darüşşifa, sadece ruh hastalarının tecrit edildiği bakımsız bir kurum haline geldi. 1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı’nde Edirne işgale uğradığında içindeki hastalar İstanbul’a gönderildi. 1896 yılında şifahane onarım gördü ve bir süre daha ruh hastalarının tecrit edilmesinde kullanıldı. 1916’ya kadar hizmet vermeyi sürdürdü. Edirne’nin Ruslar tarafından işgal edildiği Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında başlayan ve Balkan Savaşları ile zirveye ulaşan Edirne’nin kötü günleri, külliye gibi birçok yapının da sahipsiz kalmasına yol açmıştır. Cumhuriyet sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar ve kültürel mirasa gereken önemin verilmemesi nedeni ile yıkılıp yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan tarihimizin bu önemli yapıları, 1984 yılında Trakya Üniversitesi’ne devredilmiş ve bir restorasyon süreci sonrasında, eğitim alanları olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Darüşşifanın, Trakya Üniversitesi bünyesinde Sağlık Müzesi’ne dönüştürülmesi çalışmaları 1993 yılında başladı. Ruh Hastalarını Readaptasyon Derneği'nin katkılarıyla 2000 yılında Şifahane kısmı, Psikiyatri Tarihi Bölümü olarak düzenlenmiştir Tıp Medresesi, Uluslararası Rotary 2420.Bölge Guvarnörlüğü işbirliği ile müzenin bir parçası olarak düzenlenerek 2008 yılında hizmete girdi. Bu bölümde, 15. Yüzyıl tıp eğitimi mankenlerle canlandırılmaktadır.
 Külliye'nin içinde şu üniteler bulunmaktadır:
1- Darüşşifa (Hastane)
2- Tabhane (Misafir ve Dinlenme Evi)
3- Tıp Medresesi (Temel Bilimler Fakültesi)
4- Camii
5- İmaret (Mutfak, yemekhane, depo, v.s)
6- Köprü (Tunca Nehri üzerinde)
7- Hamam
8- Değirmen ve su deposu
9- Sıbyan Mektebi (İlkokul)
10- Mehterhane (Dönemin musiki konservatuarı)
11- Muvakkithane (Günün saatlerini, takvimi bildiren kuruluş)
     Bu ünitelerden günümüze kadar ayakta kalmış olanlar 1-6 numarada yazılmış olanlardır. 7-11 numarada belirtilenler yıkılmışlardır. 9-10 ve 11 numarada belirtilenler ise külliyenin vakfiyesinde gösterilmemiş olup, bunlar sonradan yapılmışlardır.
Hastanenin Kuruluş Yıllarındaki Kadrosu

Hastane kadrosunda, 1 baştabip, 2 tabip, 2 göz mütehassısı, 2 operatör , 1 eczacı vardı. Diğer personelle birlikte personel sayısı toplam 21'ye ulaşıyordu. Çeşitli dönemlerde bu personel sayısında değişiklikler olmuştur.
    BÖLÜMLER

    Müze Darüşşifa ve Tıp Medresesi olmak üzere iki ana bölümden meydana gelmiştir.
 DARÜŞŞİFA

Birinci Avlu:

İlk avlunun bulunduğu birinci bölümde geçmişte poliklinik odaları olarak kullanılan sütunlar yanındaki sıra odalarda, çeşitli sergiler yer almaktadır. Hizmet Odaları olarak kullanılan mutfak, çamaşırhane, ve şuruphane gibi odalarda ise, darüşşifanın eski mutfağı canlandırılmıştır. Burada ayrıca eski Edirne fotoğrafları sergisi vardır. Aynı avluda geçmişte eczane ve ilaç depoları olarak kullanılan 2 geniş salonun birinde hekimliğin tarihini anlatan bir sergi bulunmakta, karşısındaki oda ise hem sunum odası hem de Edirne Sarayı çizimlerinin sergilendiği bir oda olarak kullanılmaktadır.
İkinci Avlu:

İkinci avluda küçük bir bahçe ve karşılıklı yer alan 4 oda vardır. Bu odalar geçmişte yönetici odaları olarak kullanılmıştır. Şu an ise 1 oda yine müze yöneticisi tarafından kullanılmaktadır, diğer bir oda da hekimbaşı odası olarak canlandırılmıştır. Diğer iki oda ise Dr. Rıfat Osman ve Ord.Prof.Dr. Süheyl Ünver odası olarak düzenlenmiştir
Şifahane:

Üçüncü bölüm geçmişte hastaların yatırıldığı bölümdür. Bu bölüm 6 kışlık oda ile 5 açık sofadan oluşmaktadır. Sofalardan 4'ü yazlık yatak odası biri de musiki sahnesidir. Odalar ve sahne büyük ve yüksek bir kubbeyle örtülü şadırvanlı bir salon etrafında çevrelenmiştir. Ortadaki havuzun şadırvanından su akmaktadır. Odaların dış bahçeye, iç salona açılan pencereleri vardır. Kapalı sistem ile çalışan binanın aydınlanma ve havalandırma sistemi böylece mükemmel olarak sağlanır.
Geçmişte ruh hastalarının musiki, su sesi ve güzel kokularla tedavi edildiği akustiği ile ünlü bu mekan İstanbul Ruh Hastalarını Readaptasyon Derneği tarafından dönemin atmosferine uygun manken ve ışık sistemi ile düzenlenmiştir. Bu bölüm gezilirken  son derece başarılı yapılmış mankenler, musiki ve şadırvandan akan su sesi ile geçmişteki tedavi ortamını bire bir ziyaretçilere sergilenmekte. Bir merkez çevresinde toplanmış hasta odaları az personelle hizmet verilmesini sağlıyormuş. Personel tüm odaları kolaylıkla gözetleyebilir ve gereğince acil olan hastaların yardımına koşarlarmış.

Bu bölümün yapısında akustik sistemi de oldukça hassastır. Haftada üç gün verilen musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatça dinlenebilir imiş.

Musiki ile hasta tedavisi, bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide yalnız musikiden değil, su sesi ve güzel kokulardan da yararlanılmakta.

Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini eski zaman ziyaretçileri tarafından seyyahnamelerinde anlatılmış. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturduğundan söz edilir.

Hastanenin on kişiden oluşan bir musiki topluluğu haftada üç gün hastalara konserler verirlermiş. Yapılan araştırmalarda, Türk musikisindeki bazı makamların bazı hastaların tedavisinde özel bir iyileştirici etkisi olduğu saptamış.  "Müzikal kodeks" olarak adlandırılan bu cetvele göre;

Raks makamı, felce, epilepsiye iyi gelir.
Irak makamı, çocuklarda menenjit ve afagan hastalıklarına iyi gelir.
İstafahan makamı, zihni açar, zekayı arttırır, gönül tazeleyicidir,üşüten ve ateş verici hastalıklardan korur.
Zirefgen makamı, çocukların dimağından kaynaklanan, fasial felç, felç ve sırt ağrısı, eklem ağrıları, kulunç hastalıklarında faydalıdır.
Rehavi makamı, çocukların tüm baş ağrılarına faydalı olup, burun kanamasına, fasial paralizi, felç ve balgamdan ileri gelen hastalıklar.
Büzürk makamı, beyin ve kulunç hastalıklarında, güçsüzlüğü gidermek ve düşünceyi yönlendirmekte, sevdayı defedici ve tehlikeden korkma hususunda faydalı.
Zengube makamı, çocuğun kalp hastalıklarında, menenjit ve beyni ilgilendiren hastalıklarda, mide ve karaciğer hastalıklarında faydalı.
Hicaz makamı, çocuklarda görülen idrar zorluğuna, erişkin erkeklerin seksüel yönden exite edilmesinde etkili.
Buselik makamı, kulunç ve kalça ağrısı, soğuk baş ağrısı ve çeşitli göz hastalıklarında faydalı.
Uşşak makamı, küçük çocukların kulağına güzel sesle okunursa, çocukların uykusunu getirmesi ve naz uykusunda dinlenmeye etkisi olup, yetişkin erkeklerde meydana gelen ayak ağrılarına faydalı.
Hüseyni makamı, çocukların karaciğer ve kalp hastalıklarında beden ısısını düşürmede, mide hararetinde ve ergin erkeklerde gizli humma ve 4 günde bir gelen ayak ağrılarına faydalı.
Neva makamı, ergenlik çağına gelmiş çocuklarda meydana gelen, urk-un nisa hastalığı ve kalça ağrısına faydalı olup gönül okşayıcı bir makamdır.
Hastane çok yönlü (Polivalan) hastalar için kurulmuştur. Her türlü hasta kabul ve tedavi edilmektedir. Bu arada da akıl ve ruh hastalıkları için ayrı bir pavyon bulunmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler. Tedavi parasızdır. Haftada iki gün de şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılır.

Çalışanlara yapılan günlük ödeme ise Baştabip 30 akçe, Tabipler 10'ar akçe, 2 kehhal 7'şer akçe, 2 cerrah 7'şer akçe, katip 4 akçe, hizmetliler 3'er akçe, Ferraş 3 akçe gassal 3 akçe, bevvap 3 akçe, hadim 3 akçe idi.

 Yatak kapasitesinin 32 olduğu tahmin ediliyor.

O dönemde kullanılan ilaç ve tıbbi malzemeler ise şöyle idi:

Nebat şekeri, Firenk şekeri, bal, çeşitli ilaçlar, misk, beyaz amber, katur, gül suyu, hanzal, hindistan cevizi, kurugul, sefercel, nar, limon suyu, şırnıgal, revganı telh (don yağı), defne yağı, badem yağı, ferruç, kase, kavanoz, şişe, nimten (Kısa gömlek) cerrahlar için pamuk (cerrahlar ve hastalar için) futa (hizmetçiler için önlük), gecelik entari, örtü için kebe, ıhlamur...

 (Hastaların duvar çizimleri)
 (Hastaların duvar çizimleri)
Tabhane

Bu birim, camiin sağ ve sol beden duvarlarına bitişik, 4'erden 8 odadan oluşur. Buradan nekahat dönemindeki hastalar, yolcular, işsizler, yolcu ve konuklar ücretsiz olarak yararlanırlar.Tam şifa bulunca, dinlenip, yola çıkmak durumuna gelince ayrılırlar. Günümüzde örnek alınması gereken bir kurumdur.


 TIP MEDRESESİ (MEDRESET-ÜL ETIBBA)

Geçmişte tıp medresesi olarak kullanılan ve dönemin hekimlerinin yetiştirildiği ve Medrese-i Etibba adı verilen eğitim bölüm Uluslararası Rotary 2420. Bölge Guvenörlüğü katkıları ile Sağlık Müzesi'nin yeni seksiyonu olarak düzenlenmiş ve 23 Nisan 2008 tarihinde törenle hizmete açılmış. 
Darüşşifanın doğu ucuna bitişik olarak yaptırılmıştır. Odaları dikdörtken bir iç avlunun 3 yanını çevreler. Çephesindeki giriş kapısının sağ ve solunda revaklı sahanlıklar vardır. Dershane genel giriş kapısının karşı cephesindedir. Tek hacipli bir salon olup, kapısının sağ iç yanında bulunan taş bir merdivenle dar bir balkona çıkılır. Dershaneyi örten kubbe, öbür odalarınkinden daha geniş ve yüksektir.3''erden 6 tanesi dersanenin sağ ve solunda, 6'şardan 12 tanesi de sağ ve sol cephelerde sıralanmış olan 16 öğrenci odası vardır. Avlunun ortasındaki şadırvanın şimdi yalnızca temeli kalmıştır. Bu bölüm bekçi odası, öğrenci odaları, uygulamalı eğitim odası, müderris odası, dershane ve kütüphane olarak mankenlerle canlandırılmış durumda.

Medresede 18 öğrenci okur. Her birinin ayrı odası vardır. Bunların yiyecek ve içecekleri bedava verilir ve ayrıca günde 2'şer akçe harçlık alırlar.

 Medrese hizmetlileri: Müderris, muidl, Hafız-ı Kütüp, Bevvap, Ferraş, 18 talebe.

Medrese hocası günde 50, yardımcısı 7'şer akçe alır. Öğretim kadrosu dışında 3 yardımcı personel vardır. Talebelerde günde 2'şer akçe almakta idiler.

        İlk müderris Şeyh Lütfullah Zade Bahaüddin Efendi idi.

Medrese son dönemlerde askeri cezaevi olarak kullanılmıştır. 1980 öncesi ise erkek öğrenci yurdu olmuş ve bu dönemde epeyce tahrip edilmiştir. Halen restore edilmektedir.

 Avrupa Müze Ödülü

Müze 2004 yılında Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü’nü kazanmıştır. Bu ödül dünyanın en prestijli müzecilik ödüllerinden biridir. 2005 yılında ise Hırvatistan’ın Dubrovnik kentinde yapılan “Dünya Ödüllü Müzeler Buluşması’nda” en iyi 2. sunum, 2008 yılında ise Almanya'nın Köln kentinde en iyi sunun Ödülü'nu alarak ülkemizin ve kültürümüzün tanıtımına büyük bir katkı daha sağlamıştır. Müze Avrupa Kültür Mirası Birliği tarafından “Mükemmellik Kulübü’ne” kabul edilmiştir.

(Küçük bir not: Müze tuvaletleri çıkış kapısının yanında ve çıkış turnikesinden sonra gidilebiliyor. Bunun için önceden çıkış kapısında girip kullanmak gerekiyor. Ne yazık ki rehberler dahi bu uyarıyı yapmıyor. Ama girişe durumu bildirirseniz yeniden girişte yardımcı oluyorlar.)


Yararlanılan kaynaklar;



2 yorum:

  1. Edirne sadece SElimiye'den ibaretmiş gibi algılanır , oysa bir tarih barındıran eski başkentlerden biri , ve de oldukça önemli tutulmuş bir şehir , müzelerine yeterli ilgiyi bulamamış günümüz yerleşkelerinden bir ayrıca...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O denli programlı gezmemize rağmen ne yazık ki göremeden ayrıldığımız yerler var.
      Belki de bu eksiklikler bizi kente tekrar çağıracak.
      Sevgi ve en derin saygılarımla.

      Sil